30 Mayıs 2011 Pazartesi

ERGENLİK KURAMLARI
Ergenlik dönemindeki değişiklik ve süreçlerin ne olduğu, neden ortaya çıktığı ve nasıl geliştiğini inceleyen birçok yaklaşım, kuram ve araştırma bulunmaktadır. Aşağıda ele alınacak kuramların birbirine uygun düşen ve birbirini tamamlayan yönleri olduğu gibi, tamamen birbirine zıt düşen yönleri de vardır.
1. Özünü yineleme kuramı: G. STANLEY HALL
Hall, ergenlik karmaşası kavramını psikolojiye kazandıran bilim adamıdır. Hall’ın ergenlik dönemine ilişkin en önemli katkısı, ergenliği bireyselliğin geliştirildiği bir dönem olarak görmesiydi. Ona göre yeniyetmelik yılları, fırtınalı ve stresli olabilir, ancak bunlar bireyin yeniden yapılanmasını sağlamaya da yardım eder.
Ancak Hall’ın insan gelişimi ile evrimi arasında ilişki kurma konusundaki ısrarı ve bilgi birikimini organize ederek ortaya koyamaması, onun kuramına ciddi eleştiriler getirilmesine neden olmuştur.
2. Psikoanalitik kuram: SIGMUND FREUD & ANNA FREUD
Psikoanalitik kuram, temel olarak insanın çocukluk dönemini ele alıp ergenliğe ikinci derecede önem vermiştir. Ancak bu kuramın kurucusu Sigmund Freud’un (1856-1939) çocukluk dönemine bakışını bilmeden Freudcuların ergenlik dönemi ele alışını anlamak mümkün olmaz. Psikoanalitik kuramın gelişimsel aşamalarının ilki oral dönem (Doğum-1-1,5 yaş), bu dönemi takip eden anal dönem (1,5-3 yaş sonu), ardından fallik dönem (üç yaş civarı) ve gizil (latent) dönemdir (5-6 yaşından 12 yaşına kadar). Ergenlik dönemini içine alan gelişimsel dönemlerinin sonuncusu ise genital evredir. Bu dönem buluğun başladığı 11-13 yaşlarından genç yetişkinlik dönemine kadar sürer. Ergenlik döneminde çocuğun fizyolojik olgunluğa erişmesi ve bazı hormonların etkinliğinin artması ile cinsel nitelikli olanlar başta olmak üzere, çeşitli dürtülerin gücü artar. Bu yoğunlaşma önceki gelişim dönemlerindeki çatışmanın yeniden yaşanmasına neden olur. Bu dönemin amacı, ergenin ebeveyne olan bağımlılığından kurtulup aile dışındaki karşı cinsten kişilerle olgun ilişkiler kurabilmesini öğrenmeye yöneliktir. Karşı cinse ilginin yanı sıra toplumsallaşma, grup etkinliklerine katılma, meslek seçimine ilişkin tasarılar ve evlenme isteği belirir. Ergenin bu dönemdeki en önemli çabalarından biri de toplumun onayladığı değer yargılarına uygun varsayımlar geliştirmektir. Doğru-yanlış kavramları, kendini denetleyebilme mekanizmaları, kadın ya da erkek rolünü benimseme, seçim yapabilme ve karar verme gibi becerileri bu dönemde yaptığı denemelerle kazanmaya çalışır. Bu dönemi sağlıklı olarak atlatan ergen yetişkinliğe sağlam bir adım atmış olur.
Psikoanalitik kurama göre ergenlik geçici bir rol kararsızlığı dönemidir. Çesitli roller, düşünceler, idealler ve değerler denenir, benimsenir, sonra terk edilir ve yenileri aranır. Bazen yıkıcılığa kadar varabilen kararlı bir bağımsızlık diğer bir an bebeksi bir bağımlılık gösteren ergen sürekli bir ileriye, bir geriye gider gelir. Bu dönemin çözülemeyen problemleri kimlik problemi olarak karşımıza çıkar. Ergenlik dönemini birinci derecede ele alan, Sigmund Freud’un kızı Anna Freud’dur. A. Freud, erken çocuklukta geçirilen tecrübelerin ergenlikten çok yetişkin kişiliği üzerinde etken olduğuna inanmakla birlikte ergenliğin bazı uyum çabaları ile geçirilen bir dönem olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle, A. Freud da Hall gibi, ergenliği fırtına ve stres dönemi olarak tanımlamıştır. Fırtına ve stres sürecinin yokluğu her zaman olumlu olduğu anlamına gelmez. Uysallık ve uyumluluk ebeveynler için uygun olabilir, ancak bu büyüme ve özerklik kurma yönünde isteksizlik anlamına da gelebilir. Ergenler son derece egoisttirler, diğer yandan ise kendilerini bir şey ya da bir insan için feda ederler. Seçtikleri bir lidere körü körüne baglanmakla, otoriteye karşı çıkmak arasında gidip gelirler. Bazen yorulmak bilmeden çalışır, bazen de ilgisiz ve tembel olurlar.
3. Antropolojik yaklaşım: M. MEAD
Bir antropolog olan Margaret Mead (1901-1978) de ergenlik gelişim kuramı oluşturma çalışmaları yapmıştır. Mead’ın, yaptığı araştırmalar sonunda, ergenlikte yaşanan “fırtına ve stres”in evrensel bir sorun olmadığından söz ederek, alanda kargaşa oluşturmuştur. Mead yaptığı araştırmada Somoalı kızların ergenlik dönemini sorunsuz ve yumuşak geçirdiklerini gözlemlemiş, bu sonucu, Somoa’da cinsellikle ilgili tabuların olmamasına ve ergenlerin evlilik öncesi seksten uzak durmalarının beklenmemesine bağlamıştır. Ancak, diğer yandan, ergenlik dönemini stresli geçiren Amerikan gençlerinin durumunu, toplumun gençlerden cinsellikten uzak durmalarını beklenmesi ile açıklamıstır. Çünkü Mead’a göre gençlerin uyanan cinsel istekleri toplum kurallarıyla çatısınca stres yaşanmaktaydı.
4. Alan kuramı: K. LEWIN
Lewin’e göre davranıs, kisinin çevresi ile etkilesimi sonucu ortaya çıkar. Yas, zeka, cinsiyet, özel yetenek gibi bir dizi kisisel, aile, arkadaslar, yasanılan çevre gibi çevresel faktörler davranısa etki eder. Bütün bu faktörler yasam alanı denilen kavramı olusturur. Bireyin yasam alanındaki, kisisel ve çevresel faktörler sürekli degismektedir. Degisimlerin çok hızlı olustugu zamanlarda birey yogun stresli bir dönem geçirir ve Lewin’e göre ergenlik de böyle bir dönemdir. Ergenlikte birey birdenbire hem bir takım fiziksel degisimle basa çıkmak zorunda kalır, hem de yeni bazı beklenti ve isteklerle karsılasır; en önemlisi de gelecekle ilgili bazı hedefler belirlemesinin zamanı gelmistir.
5. Kişilerarası kuramı: H. S. SULLIVAN
Sullivan, kisilerarası ihtiyaçların doyurulması gerekliligi üzerinde durarak,yakınlık, sevgi, güven, esit iliski gibi ihtiyaç örüntülerini tanımlamıstır. Sullivan, ergenlik dönemini kisilerarası iliskilerdeki degisikliklere göre üç dönemde inceler: Ön ergenlik, kendi cinsinden özel bir kisiye, yakın bir arkadas-sırdasa duyulan ilginin belirginlestigi dönemdir. Bu dönem kısa sürmesine karsın diger insanlarla gerçek ve yakın iliskilerin baslaması anlamında büyük önem tasır. Kisi iç dünyasını paylasabilecegi, karsılastıgı sorunlar konusunda destek alabilecegi, kendi cinsinden yakın arkadaslar edinir. Yakın arkadaslık, ergenin kendisinin baskalarınca nasıl göründügüne iliskin ilk ipuçlarını almasını saglar. Bu da gence olumsuz yönlerini fark edebilme ve degistirme sansı saglar. Ergen bu dönemde sosyal beceriler ve organizasyonlara iliskin ilk deneyimlerini kazanır. Kisi bu dönemde yakın ilişkiler kurmayı beceremezse, umutsuzlugun eslik ettigi yogun bir yalnızlık içine düşer. Erken ergenlik, gerçek cinsel ilginin ortaya çıkısı ile baslar, cinsel davranısın sekillenisine kadar sürer. Cinsel istegin karsı cinse yönelmesine karsılık yakın arkadaslıklar aynı cinsten kisilerle sürdürülür. Bu dönemde toplumun cinsellige bakısı nedeniyle genç, hissettigi arzu ile ne yapacagını bilemez hale gelir. Geç ergenlik, kisinin görev ve sorumluluklar üstlendigi, cinsel davranısına ilişkin tercihini yaptıgı ve bunu yasamının geri kalan kısmına nasıl yerlestirecegini fark ettigi dönemdir.
6. Öğrenme kuramı: B.R. MC. CANDLESS & A. BANDURA
Mc. Candless, sosyal ögrenme kuramının esaslarını ergenlige uyarlamaya çalısmıstır. Mc. Candless insan davranısının dürtüler tarafından yönlendirildigine inanmakta, hayal kırıklıgı, saldırganlık, endise, merak ve bagımlılık gibi ögrenilmis ve ögrenilmemis dürtü ve isteklerin bireyi harekete geçirdigini düsünmektedir. Deneme yanılma yoluyla birey, hangi davranısının, hangi dürtüsünün sonucu olarak gerçeklesecegini ve bu davranısının nasıl ve ne yönde devam edecegini de ögrenmis olur.
7. Bireysel farklılıklar kuramı: E. SPRANGER
Spranger kisinin biricikligi kavramını ergenlik gelisimi kuramına yerlestirmistir. Buradan yola çıkarak, ergenlik dönemindeki bireyi üç gruba ayırarak degerlendirmistir. Birinci gruptakiler fırtına ve stresle bası derde girenlerdir; bu ergenler için çocukluktan yetiskinlige geçis son derece zor ve acı vericidir. Bunun yanı sıra ergenligi hiç zarar görmeden, sakin ve rahat geçiren ergenler de vardır. Üçüncü gruptakiler ise diger iki grup arasında yer alır. Bu ergenler ise kendi gelisimlerine dogrudan katılırlar. Bunalım yasayabilirler ama bununla bilinçli olarak bas edebilir ve üstesinden gelmeye çalısırlar. Ergenlik döneminin niteligi yani ergenin stresli olup olmaması ergenin kisilik yapısına bağlıdır. Offer’ın 1974 ve 1975 yıllarında yaptıgı arastırmalar da Spranger’i kuramını destekler nitelikte oldugu belirtilmektedir.
8. Bilişsel kuram: J. PIAGET
Çocuk ve ergenlerde düsüncenin gelisimi sistematik olarak J. Piaget tarafından incelenmistir. Ergenlerin bilissel gelisimine iliskin bilgilerimiz büyük oranda Piaget’in teorisine dayanır. Bu kurama göre, bireyler ilk üç evre olan duyu-hareket, islem öncesi, somut islemler evrelerini tamamlandıktan sonra, 11-12 yaslarında soyut (formel-biçimsel) islemler evresine girerler. Ergenler bu kurama göre son gelisim evresi olan soyut islemler dönemindedirler. Bu dönem çesitli seçeneklerin degerlendirme ve düsünme yeteneginin gelistigi dönemdir (12 yas ve sonrası). Bu dönemde varsayım kurabilir, mantıksal sonuçlar çıkarabilir, ister somut, ister soyut olarak sunulsun karmasık problemleri sistematik olarak çözebilirler. Soyut islemler gerçek olandan olası olana bir vurgu kayması olarak tanımlanmıstır. Soyut düsünce ya hep ya hiç durumu degildir. Yani birey bir asamadan bir anda baska bir asamaya geçmez, degisim yavas yavas olur. Son yıllarda yapılan arastırmalar soyut düsüncenin 12-13 yaslarında kazanıldıgı degerlendirmesini dogrulamamaktadır.
9. Psikososyal kuram: E. ERIKSON
Erikson’a göre insan yasamında sekiz evreden söz etmek mümkündür. Ona göre ergenlik, normatif bir kriz dönemidir. Ergenler bu dönemde ne olduklarını algılamaya ve aynı zamanda ne olabileceklerini tanımaya baslarlar. Geçmis deneyimleri bütünlestirme, “ben kimin” sorusuna yanıt arama, saglam bir kisisel kimlik duygusuna ulasma çabası içindedirler. Bu kriz dönemini geçerek kisiliginde belli bir bütünlüge ulasan ergen, kimlik kazanmıstır. Kendisi, iliskileri, yasam biçim, gibi konularda çözümsüz ve ilgisiz olus ise Erikson’a göre kimlik karmasasının belirtisidir. Kimlik karmasasında ergen kendini belli roller ve hedefler karsısında yetersiz ve tanımlanmamıs biri olarak algılar. Kimlik duygusunun kazanılması, çocukluktaki sorunların halledilmesi ve yetiskinler dünyasının sorunlarıyla yüz yüze gelebilmeye hazır olmayı gerektirir. Bu çatısmaların çözümü kültürden kültüre degisebildigi gibi kisiden kisiye de degisebilmektedir. Erikson, ergenin “sosyal geçerliligi olan bir kendilik” olusturmasının önemini vurgular. Yani ergen kendisinin nasıl bir insan olduguna iliskin kuramlar gelistirir, bu kuramları dener, degistirir ya da bu kuramlara uygun davranmaya çalısır. Ergen böylece kendine bakısında giderek bir bütünlük ve süreklilik kazanır. Erikson’a göre ergen kimlik kazanma mücadelesinde baskalarının gözündeki kendisi ile kendi gözündeki kendisini karsılastırır. Bu dönemin olumlu geçmesi yetiskinlige de yansıyacak ve bireyin saglıklı bir yetiskin olarak yasaması söz konusu olacaktır.
10. Benmerkezlilik: L. D. ELKIND
Elkind, ergenlikte benmerkezlilik kavramını gelistirmistir. Ona göre benmerkezlilik, diger insanların düsüncelerini dikkate alamama yetenegidir. Kisi kendi düsünceleri ile digerlerinin ne düsündügünü birbirinden ayırt etmede asırı derecede zorlanır. Ergenin aklına bir soru takılmıssa diger insanların da aynı seye akıllarının takıldıgını varsayarlar.  Elkind bu tip ben merkezliligi “hayali izleyici” kavramı ile adlandırmaktadır. Bu asamada ergen, tüm gözlerin onun davranıslarını, fiziksel görünümünü ve diger tavırlarını izledigine inanır. Bu inanç ergenlerin bir kısmında huzursuzluk yaratırken bir kısmında kendini kahraman gibi hissetmeye ve abartılı davranıslar sergilemeye neden olabilir.
11. Odaksal aşama kuramı: J.H. COLEMAN
Ergenlik döneminde kisi hem psikolojik hem de toplumsal düzenleme ile ilgilenmektedir. Ergen toplumsal yasamın kuralları ile bütünlesirken, bu kurallara uyum saglamakla yükümlü iken aynı zamanda kendi sistemini de olusturmaktadır. Bu durum basa çıkılması gerekli ama zor bir durumdur. Coleman’a göre ergen bu durumla bas etmek için odaklanmayı kullanır. Bu asamada ergen ilgilenmesi gerekli seyleri sıraya koyar. Bu yöntem ergenin belirli bir zaman dilimi içinde, belirlenmis bir konuya yeterli enerji harcamasını saglar. Ergen önce bir konuyu daha sonra da digerini çözmeye çalısarak uyum saglama sürecini yıllara yayar.


Konu hakkında ayrıntılı bilgi bulabileceğiniz sayfalar:

1 yorum:

  1. hocam teşekkür ederim beni bu konuda bilgilendirdiniz başarılı çalışmalarınızın devamını dilerim.

    YanıtlaSil